7 Temmuz 2017 Cuma

1- Neeee Amerika mı????

Gebelik haberini aldıktan 2-3 gün sonra eşim bana Amerika’da doğum yapmamı söyledi. Ben de gülüp geçtim mesajına J Nasıl olabilirdi ki bu? Sadece ünlüler ve zenginler yapıyordu bu işi. Ama o ciddiydi.

Baktım gerçekten bu konuda ısrarlı ben de düşünmeye başladım. Ama Amerika’da doğum yapma fikri benim uykularımı kaçırmaya başlamıştı. Resmen iki hafta boyunca bu konuyla yatıp kalktım. Kendimi bu fikre alıştırmaya çalıştım. Ailem yanımda olabilecek miydi, işten izin alabilir miydik yoksa işten mi ayrılacaktık, maddi imkanlarımız el verecek miydi? Ayrıca ben sezeryan doğum yapmak istiyordum. Orada keyfe göre sezeryan yapılmıyordu.
Derken danışman şirketlerle görüşmeye başladık. Bakalım boyumuzu aşacak işlere mi kalkışıyorduk? Çeşitli şirketlerle görüştük ve bu görüşmeler çok faydalı oldu. Çünkü işin boyutlarını yavaş yavaş kavramaya başlamıştık. Ayrıca aklımıza takılan soruları sormuştuk. Ama aklımızda hep “biz bu işi kendimiz de yaparız” fikri vardı.

Danışman şirketle mi gidelim yoksa kendimiz mi gidelim derken vize başvurularımızı yaptık. Benim vizem bir hafta içinde geldi. Ama eşimin vizesinden ses çıkmıyordu. Bu nedenle bir B planı yaptık. Anneme de vize başvurusunda bulunduk. Eğer eşimin vizesi gidiş tarihine kadar çıkmazsa annemle gidecektim. Eşimin vizesi de doğuma kadar zaten çıkardı. Ama çıkmama ihtimalini de göze almıştık. Yani doğumu Amerika’da ben ve annem tek başımıza yapabilirdik. İşin kötüsü annemin İngilizcesi yoktu!!! Los Angeles’taki tek tanıdığımız ise eşimin iş arkadaşının ablası Ebru’ydu ve daha önce tanışmamıştık.

Gidiş tarihimize 10 gün kala hala eşimin vizesi onaylanmamıştı. Demek ki annemle gidecektim. Bu nedenle danışman şirketle gitme fikri daha yakın gelmeye başlamıştı. Eşim yanımda olmadığı için bize yardımcı olabilirlerdi. Ama sonra kendi başımıza gitmeye karar verdik. Neden mi? Çünkü danışman şirketin verdiği hizmetlerden hiç biri bizim yapamayacağımız şeyler değildi. Onlara en çok doğum anında ihtiyacım olabilirdi. Çünkü annem İngilizce bilmiyordu ve ben orada sancı çekerken anneme tercüme yapamazdım. Ama danışman şirket doğumda sadece iki saat yanımızda olacağını, daha fazla kalmalarını istersek saat başı 80 $ ücreti olacağını söyledi. Diğer taraftan danışman şirketle gitmek ve kendimizin gitmesi arasında 20 bin Türk Lirasını (7 bin dolar) bulan fiyat farkı vardı. Verecekleri hizmetin bu fiyata değmeyeceğini düşündüm. Ve asıl önemlisi cesaret. Deli cesareti gelmişti :D Daha önce de Londra’da tek başıma yaşamıştım, yurt dışı seyahatlerinde hiç zorlanmamıştım. Bunu da yaparım dedim. Annem de destek olunca düştük ana kız yollara.

Neden Los Angeles derseniz, son dakikaya kadar danışman şirketle mi gitsek kendi başımıza mı gitsek karar verememiştik. Danışman şirket Los Angeles’taydı. Tüm araştırmalarımızı Los Angeles üzerine yapmıştık. Öyle olunca Los Angeles’a gitmeye karar verdik. İyi ki de öyle olmuş. Hem iklimi çok güzel, hem ırkçılık çok az.


Bumerang - Yazarkafe

2- Koca Göbeğimle Ülkenize Girebilir Miyim Acaba?


Vize başvurusunu yaparken sanki iki haftalık bir tatile gidiyormuş gibi tüm evrakları hazırladık. Gidiş dönüş uçak biletini aldık. Uçak bileti alırken tarihleri değiştirilebilir olanını seçtik. Böylece ABD’ye girdikten sonra dönüş uçağının tarihini değiştirecektik. Booking.com üzerinden otel rezervasyonlarını da yaptık. Yine burada da iptallerin ücretsiz olduğu otelleri seçtik. Ülkeye girer girmez ilk işimiz rezervasyonları iptal etmek oldu.

32. haftanın sonunda yola çıktık. Aslında biraz daha geç yola çıkabilirmişim; ama herşeyi garanti altına almak istedim. Hamileliğin ilerleyen aşamalarında her şey daha zor olabilirdi. Yanımda eşim de olmayacağı için riski minimumda tutmaya çalıştık.

Uçak yolculuğu çok gözümde büyümüştü ama çok çok çok rahat geçti. Yanımızdaki koltuk boştu ve ayaklarımızı uzata uzata yolculuk ettik. Varis çorabı giymiştim zaten. Saat başı da dolaşmayı ve hareket etmeyi ihmal etmedim. Dolayısıyla hiç bir şekilde şişliğim olmadı.

ABD’ye girerken ise çok endişeliydim. Nedense bizi kapıdan çevirirlerse diye çok korkmuştum. O yüzden karnımı en gizleyen kıyafetimi giymiştim. Ama o kadar hızlı oldu ki ülkeye girişimiz inanamadım. Çünkü hamile olduğumu gören görevliler beni hemen sıranın önüne aldılar. Resmen ellerinden gelen kolaylığı gösterdiler ve biz 10 dakikada tüm işlemlerimizi bitirmiştik. Hatta pasaportlara damga vuran memur annemi göstererek “kız kardeşin mi?” diye espiri bile yapmıştı. Sanırım bazı espiriler evrensel :D Bunun dışında sadece hangi şehirleri ziyaret edeceğimizi sordu o kadar.

Arabayı daha Türkiye’deyken kiralamıştık. Havaalanından çıkışta, araba kiralama ofislerine giden servislerin kalktığı duraklar var. Buradan servise binerek araba kiralama ofisine geçtik. Servisteyken yanımızdaki kadın Türkçe konuştuğumuzu duyunca bizimle sohbet etmeye başladı. Meğer uzun yıllardan beri İstanbul’da İngilizce öğretmenliği yapan bir Amerikalıymış. Yolu nasıl bulacağımızı sordu. “Yandex kullanırım” dedim. “Yandex burada çalışmaz, Waze indirmen lazım.”dedi. O kadınla karşılaşmamız o kadar büyük bir şanstı ki bizim için. Yoksa arabayı kiralayıp kalakalacaktım.



Araba kiralama ofisinde bizim anlaştığımız fiyatın iki katını istediler. Vergi ve sigorta bizim gördüğümüz fiyata dahil değilmiş. O nedenle düşündüğümüzden pahalıya geldi. Bir hafta için 300 $ ödedim. Arabayı alıp, navigasyonu da kurunca düştük evimize doğru Los Angeles yollarına. İşte burada kendimi çok garip hissetmiştim. Koca ülkede annemle yapayalnızdık, tüm sorumluluk bendeydi. Ama kendimi güçlü hissediyordum. Yollar hiç yabancı gelmiyordu. Sanki ilk defa geldiğim bir ülkede değilde Türkiye’de farklı bir şehre gitmiş gibi hissettim kendimi.


3- Sahibinden 1+1




Hiç bilmediğimiz bir şehirde, dahası hastaneyi de netleştirmemişken ev bulmaya çalışmak biraz zordu. Çünkü hiç bir şey bilmiyorduk şehirle ilgili. Tutacağımız ev şehrin iyi bir bölgesinde mi yoksa kötü bir bölgesinde mi tamamen şansımıza kalmıştı. Yine de bazı araştırmalar yaptık. Aklımızda iki hastane vardı. Bu hastanelere yakın olsun dedik. Ebru’dan da semt önerileri aldık. AirBnb’nin semtlerle ilgili yorumlarını okuduk.


Sonrasında AirBnb’den girip Hollywood’da bir ev beğendik. Google earthden girip sokakları inceledik. Sonunda evi seçtik. Ama evi sadece bir aylık kiraladık ve ev sahibine de evi beğenirsek daha uzun kalacağımızı belirttik. Çünkü gidip gördükten sonra evi beğenmeme ihtimalimiz vardı. Gerçekten de öyle oldu. Ev hiç hoşumuza gitmemişti. Temizlik standartları kesinlikle bize göre değildi. Apartman boşlukları nedense halıfleks kaplıydı ve haliyle çok tozluydu. Bu eve kesinlikle bir bebek getirilmezdi. O gün yeni bir ev bulmaya karar verdik.



Dolayısıyla Amerika’ya girer girmez yeniden ev arama macerasının içinde bulduk kendimizi. Yine rehberim AirBnb’ydi. Buradan evleri bulup ev sahipleriyle iletişime geçiyordum ve evi kiralamadan önce görmek istediğimi söylüyordum. Bir kaç ziyaretin sonunda bir cadde üstümüzde hoşumuza giden bir ev bulduk. AirBnb’yi de aradan çıkarıp doğrudan ev sahibiyle sözleşme imzalayıp evi kiraladık. Bu sayede AirBnb’nin alacağı komisyonu da düşmüş olduk. Burada tabi bir risk var. Ama bu riski göze aldık. Evin kirası tüm faturalar dahil aylık 2500 dolardı. Böylece ülkeye girişimizden itibaren bir hafta içinde evi kiralamıştık. Ev havuzlu bir sitedeydi. Komşular havuz başında barbekü partileri yapıyorlar yada akşamları kapı önüne attıkları masalarda sohbet ediyorlardı. Biz de diğer komşularla çok güzel sohbetler etme fırsatı bulduk.




Evimizin fotoğrafları:


Craigslist gibi sitelerden bakınca yada emlakçılarla görüşünce daha uygun fiyata da ev bulunabilir. Ama annemle yalnız olduğumuz için ev meselesini bir hafta içinde çözmek istedim. Arabayı da bir haftalık kiralamıştım. Arabasız ev aramak çok zor olurdu. Bebeğin ne zaman geleceği belli olmazdı. Emlakçı emlakçı dolaşacak halim yoktu. Ama eşim yanımda olsaydı boş bir ev kiralayıp ikinci el eşya alıp idare edebilirdik.
Son olarak ev bakarken biz hiç dikkat etmemiştik ama sonra ne kadar önemli olduğunu farkettik. Los Angeles nasıl olsa diye güvenmeyin mutlaka ısıtıcısı olan bir ev tutun. Ben 1 Kasım’da doğum yaptım ve evde ısıtıcı olmasa kesinlikle satın almam gerekirdi. Çünkü geceleri hava çok soğuk olabiliyor. Çöl iklimi gibi düşünebilirsiniz. Biz hemen hemen her akşam ısıtıcıyı çalıştırdık.
Ayrıca Los Angeles’ta mesafeler çok uzun olduğu için haliyle marketler de çoğu zaman yürüme mesafesinde değil. Dolayısıyla arabayla gitmek zorundasınız. Annemin de ehliyeti olmadığı için doğum sonrası market alışverişi sorun olabilirdi. Bu nedenle biz markete çok yakın bir ev tuttuk ve iyi ki de öyle yapmışız. Bebeğin acil ihtiyaçlarını çok rahat giderebildik.

4- Aman Doktor Canım Cicim Doktor



Türkiye’dekinden farklı bir sistem var burada. Hem hastane hem de doktor seçiyorsunuz. Doktorlar birden fazla hastane ile çalışabiliyorlar. Aslında Türkiye’deki özel muayenehaneler ve anlaşmalı oldukları hastaneler gibi. Özel muayenehanesi olan bir kadın doğum uzmanına gittiğinizde size anlaşmalı olduğu hastaneleri söyler ve doğum zamanı doktor hastaneye gelir ya onun gibi. Burada da hastanelerin yanında doktorların muayenehanelerinin olduğu binalar var. Hastanenin içinde değil yani. Dolayısıyla hastaneye doğum ücretini ayrı ödüyorsunuz, doktora ayrı. Her doktorun ücreti de farklı. Tek tek her doktordan fiyat almanız gerekiyor.


Hastane seçiminde danışman firmaların bize önerdiği hastaneleri göz önünde bulundurduk. İki hastaneyi netleştirmiştik kafamızda. Biri Hollywood Presbyterian Medical Center, diğeri de White Memorial Medical Center idi. İkisini de ziyaret ettik. Belirli saatlerde doğum turları vardı. Ama biz rastgele bir saatte gittik ve “hastanenizde doğum yapmayı düşünüyoruz bilgi alabilir miyiz?” dediğimizde yanımıza bir görevli verip mini bir doğum turu yaptırdılar bize. İki hastane de hem koşullar hem de fiyat açısından hemen hemen aynı göründü bizim gözümüze. Biz de bu nedenle bize yakın olan Hollywood Presbyterian Medical Center’ı seçtik.


Bu hastanede fiyatlar aşağıdaki gibi:




Ayrıca siz de hastanelere e-posta atıp fiyatlarını sorabilirsiniz. Bu arada belirteyim asla Türkiye’deki gibi beklemeyin hastaneleri. Bekleme salonundaki koltuklar vs çok eskiydi. İlk başta gözümüze kötü göründü. Gözümüz alışmış tabi herşeyin yepyeni olduğu gıcır gıcır hastanelere. Sonra farkettik ki genel olarak ülkede bir şey, işlevini yitirinceye kadar değiştirilmiyor. Doğum yaptığım hastanede hala tüplü televizyon vardı mesela.


Sıra doktor seçimine gelmişti. Türkiye’de olsak eşe dosta sorar doktor önerisi alırdık. Ama burada öyle bir şansım yoktu. Rastgele bir doktora gidecektim. Bir gün bir mağazada gezerken Türkçe konuştuğumuzu duyan biri yanımıza gelip sohbet etmeye başladı. Şansımıza o da hamileydi ve aynı hastaneyi seçmiştik. Hangi doktora gittiğini, memnun olup olmadığını sordum. Gayet memnun olduğunu söyledi. İnternette de hakkında kötü bir yorumla karşılaşmayınca ben de o doktora gitmeye karar verdim. Doktor Jonathan Azizzadeh. Kendisi İran'lı ve şimdi geriye baktığımda başıma gelen en güzel şey aldığım bu doktor önerisi diyebilirim.


İlk doktor randevusunda dişlerimden göz bebeklerime kadar kapsamlı bir şekilde muayene etti doktor beni. Türkiye’den tüm tahlil sonuçlarını vs. getirmiştim zaten. Bu arada ben tahlil sonuçlarını yanımda getirmedim. Taratıp kendime e-posta atmıştım. Oraya gidince de çıktısını aldım. Çıktı almak da çok zahmetli. Türkiye’deki gibi adım başı çıktı alabileceğiniz yerler yok. Fedex officelerden çıktı alabilirsiniz.


Sonrasında her hafta düzenli olarak kontrole gittim. Her gittiğimde idrar tahlili yaptılar. Türkiye’deki gibi her kontrolde ultrasonla bakılmıyor. Doktor karnınızı elle muayene ediyor, bildiğiniz mezura ile karnınızı ölçüyor. Bu arada kesinlikle randevu saatinde muayene olamadım. Hep uzun uzun bekledim. Ama yetiştirmek zorunda olduğum bir işim olmadığı için dert etmedim hiç. Açtım kitabımı okudum.


Doktor ücreti herşey dahil 2000 $. Bunun dışında muayenelere ücret ödemiyorsunuz. 2000 $’ı da doğumdan önce bitirmeniz lazım. Ben dört defada ödedim. Kredi kartı vs kabul etmiyorlar. Sadece nakit ödeme alıyorlar. Bunun dışında sadece birkaç tahlil istemişlerdi. Bunun parasını ayrıca ödüyorsunuz. Burada da pazarlık yapabilirsiniz. İstenen tahliller: GBS, GC / Chlamydia, CBC, RPR. Gelmeden önce Türkiye’de de yaptırıp getirebilirsiniz bu tahlilleri.


Bir de benim doğum tarihim geçtiği için doktor iki defa ultrasonla detaylı baktı. Bunun için de her biri 250 $’dan toplam 500 $ ödeme yaptım. Toplamda:
                2000 $                   doktor ücreti
                215 $                     tahliller
                500 $                     ultrason


İngilizce seviyeme gelirsek; İngilizce’yi anadolu lisesinde öğrenmiştim. Üniversiteden sonra da 6 ay Londra’da dil eğitimi almıştım. Ama daha önce İngilizcemi hiç sağlık alanında kullanmamıştım ve ıkın kelimesinin İngilizcesini bile bilmeden nasıl doğuracağım diye hayli endişelenmiştim. Bu nedenle Türkiye’deyken bazı terimlerin İngilizcelerini öğrendim. Ardından da İngilizce doğum hikayeleri okudum. Böylece bu kelimeleri pekiştirmiş oldum. Oraya da gidince hiç zorlanmadım. Doktorun söylediği bazı kelimeleri bilmiyorsam kağıda yazmasını istedim ve hemen sözlükten baktım. Diğer taraftan muayeneye gitmeden önce soracağım soruları kafamda hazırlıyordum. Türkiye’deyken de böyle yapıyordum zaten unutmamak için. O esnada bilmediğim kelime varsa yine sözlükten bakıyordum. Hastanede çift ahizeli telefonlar var ve Türkçe tercüman hizmeti sunuyorlar ama kullanmaya ihtiyacım bile olmadı.