Doğum tarihi geçmesine rağmen
bizim ufaklıktan hiç ses seda çıkmıyordu. Son 10 günden beri bir cm açıklık
vardı ama ufacık da olsa bir sancı veya kasılma hissetmiyordum. Doktor da bir
hafta daha bekleyebileceğimizi ama bu süre zarfında 2 günde bir ultrasona
girmem gerektiğini söyledi. Ama biz bir hafta beklemedik. Bebeğin tüm
gelişimini tamamladığını ve bebeğin geç doğması durumunda mekonyum yeme
riskinin olduğunu belirtti. Bu durumda bebeği yoğun bakıma almaları
gerekebilirdi. Gayet açık bir şekilde ABD’de yoğun bakım masraflarının çok
pahalı olduğunu ve sigortam olmadığı için bunu ödemenin benim için zor
olabileceğini söyledi. Türkiye’de doktor olan arkadaşım Simge’ye de durumu
danıştığımda, onun da “Türkiye’de olsan bebeği çoktan alırlardı” demesi üzerine
40+3’te doğumu tetiklemeye karar verdik.
Hastane normal doğum için bir
gece yatış öngörüyor. Bu nedenle doktor gece 12’yi geçer geçmez hastaneye
girmemizi söyledi. “Doğumun uzaması halinde hastaneye boş yere yatış parası
vermenizi istemiyorum. Bu nedenle zamanı olabildiğince verimli kullanalım”
dedi.
Hastaneye gidiş zamanımız
gelmişti. Los Angeles’ta taksi bulmak çok zor. Ya uber kullanacaksınız yada
taksi durağından taksi çağırmanız lazım. Ama bazı taksiciler arabaları
kirlenmesin diye doğuma giden kadınları almak istemeyebiliyorlarmış. Ben de
doğum sancısı çekerken bu stresi yaşamak istemezdim açıkçası. Allah’tan
hastanenin anlaşmalı olduğu bir taksi durağı vardı. Bu taksi durağını
aradığınız takdirde sizi hastaneye götürüyordu. Ama bizimki planlı bir doğum
olduğu için biz evde rahat rahat hazırlanıp uber çağırdık. Hatta 31 Ekim gecesi
Cadılar Bayramı olduğu için herkes partilere gidiyordu, biz doğuma J Uber sürücüsü de
espiri yapmıştı Helloween Girl geliyor diye.
Hastaneye giriş yapmanız için
doktor sizinle birlikte bir yazı gönderiyor. Hastaneye bu evrağı veriyorsunuz. Bizi
odaya alıp sağlık geçmişimizle ilgili sorular sordular. Ardından rahim içine
açılmayı sağlayacak bir ilaç yerleştirildi. 12 saat boyunca bekledikten sonra
açılma yeterince ilerlemezse suni sancı verilecekti. 6 saat de böyle beklenecek
ve doğum hala başlamazsa sezeryane alınacaktım. Toplamda 18 saat beklenecekti
yani.
Rahim içine ilacı yerleştirdikten
sonra NST’ye bağlanmıştım. Bir koluma damar yolu açılmıştı, diğer koluma
tansiyon ölçme aleti bağlanmıştı. Bir yarım saat sonra çok çok hafif sancılar
başladı, sabah 6-7 arası ise kuvvetlenmeye başlamıştı. NST’ye bağlı olduğum
için yataktan kalkamıyordum. Hatta NST biraz oynasa bile hemşireler gelip,
bebeği izleyemiyoruz deyip düzeltiyorlardı. Sabah 7 gibi doktor kontrole geldi.
Açıklık 1.5 cm olmuştu. İşte ben o an yıkıldım. Çünkü son bir saatte sancıların
şiddeti artmıştı. Geceden beri sadece yarım cm açılma olmuştu. O an normal
doğum yapamayacağımı düşündüm. 18 saat sancı çekip sezeryana alınacaktım demek
ki. Doktorum da halimi görünce morfin önerdi. Tamam dedim. Zaten normal doğum
yapamayacaktım ve 18 saati de beklemem gerekiyordu. Prosedür gereği sancı
çekecektim. Bu arada herhangi bir şey yiyip içmem de yasaktı. Sadece buz
yiyebiliyordum. Ama şimdi düşününce morfin almasaydım keşke diyorum.
Morfini alınca biraz uyudum. Arada
anneme bakıyordum. Ben uyuduğum için o da rahatlamıştı. Telefonla
Türkiye’dekilerle iletişim halindeydi devamlı. Yaklaşık bir saat sonra suyum
geldi. Anneme söyledim. Sonra başucumda olan telsiz-telefon gibi bir cihaz
yardımıyla hemşirelere haber verdim. Hemen gelip üstümü değiştirdiler. Ben
morfinin etkisiyle hala uyumak istiyordum. Bir müddet sonra hafif uykulu hafif
uyanıkken kasılmaları hissetmeye başladım. Derken engel olamadığım bir ıkınma
hissi geldi. Tekrar hemşirelere haber verdim. Bir anda oda hemşire doldu.
Doktor da gelmişti. Açıklık bir buçuk saatte 1,5 cm’den 9 cm’e çıkmıştı. Hemen
doğumhaneye dediler. İşte o zaman bende uyku falan kalmamıştı. Gözlerim fal
taşı gibi açılmıştı. Ne demekti 9 cm? Ben 4 cm iken epidural alacaktım.
Epiduralsiz doğum yapmak istemiyordum. Doktorum da endişelenmememi, epidural
etkisi olan bir uygulama yapacağını söyledi.
Bu arada annem de hep yanımda
bana destek oluyordu. Son ana kadar hemşirelerin söylediklerini ona çeviriyor annemin
sorularını hemşirelere soruyordum. Ama sancılar iyice arttığında bitanecik
annemi gözüm görmez olmuştu. Kendi derdime düşmüştüm. Şimdi düşününce onun dil
bilmediği bir ortamda ne kadar endişelendiğini tahmin edebiliyorum. Ben
doğumhaneye götürülürken hemşireler anneme üstünü değiştirmesini ve
çantalarımızı da alıp gelmesini söylüyorlardı. Hemşireler beni koridorda sedyeyle
doğumhaneye götürürken anneme bağırıyordum: “Anneeeeee üstünü değiştir,
çantaları al da geeeel....” Çok şükür doğumhaneye gider gitmez annem de yanıma
gelmişti ve tüm doğum boyunca bana destek oldu. Aktif doğuma geçtikten 10
dakika sonra ise 1 Kasım 2016 09:40’ta kızım, Melissam kucağımdaydı. Böylece
ten tene ilk temasımız sağlanmış oldu. Ağlayan bebek benim sesimi duyduğunda
susup beni dinliyordu. Hemen tanımıştı annesini canım yavrum. Sonra uykuya
dalıyordu. Ağladığında tekrar onunla konuşuyordum ve tekrar susuyordu. Ben ise
gözlerimi ondan alamıyordum. Kaşına gözüne bakıp onu tanımaya çalışıyordum.
Sonra alıp yan tarafta kontrolleri yapıldı. Ardından tekrar kucağıma verdiler.
Doğum esnasında gerçekten de
doktorun dediği gibi gram acı hissetmemiştim. Sonradan öğrendiğime göre
uyguladığı işlemin adı ‘Pudendal Block’ imiş. Doktoruma bunun için ne kadar
teşekkür etsem az. Böyle bir yöntemi ne duymuştum ne de doğumdan önce
konuşmuştuk. Planımız hep epidural uygulanacağı yönündeydi. Ama kendisi 2 ayda
beni o kadar iyi tanımıştı ki, o kısa zamanda bana en çok uyacak çözümü
uygulamıştı.
Doğum yaptığım
yatağın üzerinde bebeğimle ten tene temas halinde rehabilitasyon odasına
götürdüler bizi. Burada bir saat kadar kaldık. Bebeği nasıl emzirmem gerektiğini
vs gösterdiler. Beni rahatsız eden tek bir nokta olmuştu. Rehabilitasyon
odasındayken, daha bebeğimi kucağıma alalı yarım saat olmamışken, bir görevli
gelip doğum ücretini tahsil etmek istedi. Biz de hemen ödemeyi yaptık. Bu kadar
acele etmeleri gereken bir durum yoktu bence. Sonradan doktoruma söylediğimde
bu uygulamaya o da şaşırdı ve böyle bir şey yapmamaları gerekiyordu dedi. Bu
arada bir tanecik Ebrucum bizi ziyarete gelmişti. Gelirken de çay demlemiş,
çikolatalar getirmişti. Hatta kendi ördüğü bir lizözü de getirmişti. Böylece
gurbet elde ziyaretçisiz de, lizözsüz de kalmamıştım J
Daha sonra odamıza geçtik. En çok
rahat ettiğim konulardan biri bebeğimin hiç gözümün önünden ayrılmamasıydı. Hiç
bir şekilde bakım, kontrol vs için başka bir odaya alınmadı. Diğeri ise hiç
yatak değiştirmememdi. İlk hastaneye girip sancı çekmeye başladığım yatakta
doğumu yaptım, rahabilitasyon odasında da bu yataktaydım. Sadece en son odaya
geçtiğimde yatağım değişti. Böylece o yataktan in bu yatağa çık derdim de
olmadı.
Bizimle ilgilenen tüm hemşireler
çok güleryüzlü ve yardımseverlerdi. Odaya geçtikten sonra da devamlı
ilgilendiler. Sık sık odaya gelip kontrol ediyorlardı. Hatta ikinci gün hemşire
ve doktor ziyaretlerinden boş kalamaz olduk. Bu arada bebek kaçırılma
olaylarına karşı bir önlem olarak bebeğin göbek kordonuna bir alarm takıyorlar.
İkinci gün bir hemşire gelip
işitme testini yaptı, ardından başka bir hemşire gelip bebeğin banyosunu
yaptırdı. Bebeği banyo yaptırdıktan sonra da çıplak halde kucağıma verdiler ve
ten tene temas halinde vücut ısımla bebeğimi ısıtmamı söylediler. Ardından doktorum
Jonathan Azizzadeh’nin ayarladığı çocuk doktoru gelip Melissa’nın kontrollerini
yaptı. Bu doktor da muayene ücreti olan 150 $’ı odada tahsil etti bizden. Çıkış
zamanı da bir hemşire gelip bebek bakımı ve olası yenidoğan hastalıklarına
karşı bizi bilgilendirdi. Bu bilgileri içeren dokümanların bir kopyasını bize
verdi ve imzamı aldı.
Hastanede kaldığımız ilk gece
doktorumuzun muayenehanesinde çalışanlar bizi ziyarete gelmişti. Amerika’da
kimsemiz olmadığı için bu yaptıkları çok büyük bir incelikti bize göre.
Sanmıyorum ki her doğum yapan hastalarını mesai bitimi ziyaret etsinler. Kendimizi
yalnız hissetmemizi istememişlerdi. Derken doktorumuz da ziyeretimize geldi. Bu
ziyaret de yapılması zorunlu olmayan tamamen dostane ilişkilerden kaynaklanan
bir ziyaretti. Gelirken bize yemek de getirmişti. Yemek getirmesinin nedeni ise
hastanenin sadece doğum yapan anneye yemek vermesi. Refakatçıya yemek vermiyor.
Hastanenin kafeteryası saat 5’te kapanıyor ve etrafta yiyecek alabilecek hiç
bir yer yok. Hatta çayı kahveyi bile sadece acil servisteki otomattan
alabiliyorsunuz. Bu nedenle sevgili doktorum annemi düşünerek ona akşam yemeği
getirmiş. Ama biz yemekleri getiren kadından 6 $’lık ücret karşılığında anneme
de yemek almıştık.
Hastaneden ayrılırken de bebeğinizi
kucağınıza alıp yürüyerek çıkamıyorsunuz. Sizi bir tekerlekli sandalyeye
oturtuyorlar ve bebeğinizi kucağınıza veriyorlar. Size arabaya binene kadar
eşlik ediyorlar. Bebek araba koltuğunun mutlaka yanınızda bulunması gerekiyor.
Eğer sizde yoksa hastane bir tane hediye ediyor. Ama bizim araba koltuğumuz
olduğu için onun yerine Kidsland isimli bebek mağazasında kullanabileceğimiz 40
$’lık hediye çeki verdiler.
Hastanede yapılan bebek
muayenesinden bir hafta sonra bebeği çocuk doktorunun muayenehanesine kontrole
götürüyorsunuz. Orada hemen bebeğinizi ücretsiz sigortalıyorlar. Çünkü Obama
Care diye bilinen yasaya göre her bebek doğar doğmaz özel sağlık sigortası
yaptırılana kadar belli bir süre (ne kadar bilmiyorum ama bizim dönüşümüze
kadar yetti) devlet tarafından sigortalanıyor. Muayeneye gittiğimizde
sigortamız olup olmadığını sordular ve yok deyince bize bir form verdiler. Sigorta
için bu formu doldurmanız yeterli. Tüm işlemleri onlar yapıyorlar. Böylece
bebekle ilgili hiç bir şeye para ödemiyorsunuz. Biz ilki hastanede olmak üzere,
doğumdan bir hafta sonra ve yolculuğa çıkmadan önce, toplam üç defa muayene
ettirdik Melissa’yı. Bunlardan sadece ilkine ücret ödedik.
Son olarak hastaneden çıkarken Türkiye’de ihtiyacımız
olursa diye hastanenin evrak (medical records) bölümüne gidip tüm evrakların
birer kopyasını aldık. Size de faydalı olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder