7 Temmuz 2017 Cuma

6- Bir Pozitif Doğum Hikayesi


Doğum tarihi geçmesine rağmen bizim ufaklıktan hiç ses seda çıkmıyordu. Son 10 günden beri bir cm açıklık vardı ama ufacık da olsa bir sancı veya kasılma hissetmiyordum. Doktor da bir hafta daha bekleyebileceğimizi ama bu süre zarfında 2 günde bir ultrasona girmem gerektiğini söyledi. Ama biz bir hafta beklemedik. Bebeğin tüm gelişimini tamamladığını ve bebeğin geç doğması durumunda mekonyum yeme riskinin olduğunu belirtti. Bu durumda bebeği yoğun bakıma almaları gerekebilirdi. Gayet açık bir şekilde ABD’de yoğun bakım masraflarının çok pahalı olduğunu ve sigortam olmadığı için bunu ödemenin benim için zor olabileceğini söyledi. Türkiye’de doktor olan arkadaşım Simge’ye de durumu danıştığımda, onun da “Türkiye’de olsan bebeği çoktan alırlardı” demesi üzerine 40+3’te doğumu tetiklemeye karar verdik.

Hastane normal doğum için bir gece yatış öngörüyor. Bu nedenle doktor gece 12’yi geçer geçmez hastaneye girmemizi söyledi. “Doğumun uzaması halinde hastaneye boş yere yatış parası vermenizi istemiyorum. Bu nedenle zamanı olabildiğince verimli kullanalım” dedi.

Hastaneye gidiş zamanımız gelmişti. Los Angeles’ta taksi bulmak çok zor. Ya uber kullanacaksınız yada taksi durağından taksi çağırmanız lazım. Ama bazı taksiciler arabaları kirlenmesin diye doğuma giden kadınları almak istemeyebiliyorlarmış. Ben de doğum sancısı çekerken bu stresi yaşamak istemezdim açıkçası. Allah’tan hastanenin anlaşmalı olduğu bir taksi durağı vardı. Bu taksi durağını aradığınız takdirde sizi hastaneye götürüyordu. Ama bizimki planlı bir doğum olduğu için biz evde rahat rahat hazırlanıp uber çağırdık. Hatta 31 Ekim gecesi Cadılar Bayramı olduğu için herkes partilere gidiyordu, biz doğuma J Uber sürücüsü de espiri yapmıştı Helloween Girl geliyor diye.

Hastaneye giriş yapmanız için doktor sizinle birlikte bir yazı gönderiyor. Hastaneye bu evrağı veriyorsunuz. Bizi odaya alıp sağlık geçmişimizle ilgili sorular sordular. Ardından rahim içine açılmayı sağlayacak bir ilaç yerleştirildi. 12 saat boyunca bekledikten sonra açılma yeterince ilerlemezse suni sancı verilecekti. 6 saat de böyle beklenecek ve doğum hala başlamazsa sezeryane alınacaktım. Toplamda 18 saat beklenecekti yani.

Rahim içine ilacı yerleştirdikten sonra NST’ye bağlanmıştım. Bir koluma damar yolu açılmıştı, diğer koluma tansiyon ölçme aleti bağlanmıştı. Bir yarım saat sonra çok çok hafif sancılar başladı, sabah 6-7 arası ise kuvvetlenmeye başlamıştı. NST’ye bağlı olduğum için yataktan kalkamıyordum. Hatta NST biraz oynasa bile hemşireler gelip, bebeği izleyemiyoruz deyip düzeltiyorlardı. Sabah 7 gibi doktor kontrole geldi. Açıklık 1.5 cm olmuştu. İşte ben o an yıkıldım. Çünkü son bir saatte sancıların şiddeti artmıştı. Geceden beri sadece yarım cm açılma olmuştu. O an normal doğum yapamayacağımı düşündüm. 18 saat sancı çekip sezeryana alınacaktım demek ki. Doktorum da halimi görünce morfin önerdi. Tamam dedim. Zaten normal doğum yapamayacaktım ve 18 saati de beklemem gerekiyordu. Prosedür gereği sancı çekecektim. Bu arada herhangi bir şey yiyip içmem de yasaktı. Sadece buz yiyebiliyordum. Ama şimdi düşününce morfin almasaydım keşke diyorum.

Morfini alınca biraz uyudum. Arada anneme bakıyordum. Ben uyuduğum için o da rahatlamıştı. Telefonla Türkiye’dekilerle iletişim halindeydi devamlı. Yaklaşık bir saat sonra suyum geldi. Anneme söyledim. Sonra başucumda olan telsiz-telefon gibi bir cihaz yardımıyla hemşirelere haber verdim. Hemen gelip üstümü değiştirdiler. Ben morfinin etkisiyle hala uyumak istiyordum. Bir müddet sonra hafif uykulu hafif uyanıkken kasılmaları hissetmeye başladım. Derken engel olamadığım bir ıkınma hissi geldi. Tekrar hemşirelere haber verdim. Bir anda oda hemşire doldu. Doktor da gelmişti. Açıklık bir buçuk saatte 1,5 cm’den 9 cm’e çıkmıştı. Hemen doğumhaneye dediler. İşte o zaman bende uyku falan kalmamıştı. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ne demekti 9 cm? Ben 4 cm iken epidural alacaktım. Epiduralsiz doğum yapmak istemiyordum. Doktorum da endişelenmememi, epidural etkisi olan bir uygulama yapacağını söyledi.

Bu arada annem de hep yanımda bana destek oluyordu. Son ana kadar hemşirelerin söylediklerini ona çeviriyor annemin sorularını hemşirelere soruyordum. Ama sancılar iyice arttığında bitanecik annemi gözüm görmez olmuştu. Kendi derdime düşmüştüm. Şimdi düşününce onun dil bilmediği bir ortamda ne kadar endişelendiğini tahmin edebiliyorum. Ben doğumhaneye götürülürken hemşireler anneme üstünü değiştirmesini ve çantalarımızı da alıp gelmesini söylüyorlardı. Hemşireler beni koridorda sedyeyle doğumhaneye götürürken anneme bağırıyordum: “Anneeeeee üstünü değiştir, çantaları al da geeeel....” Çok şükür doğumhaneye gider gitmez annem de yanıma gelmişti ve tüm doğum boyunca bana destek oldu. Aktif doğuma geçtikten 10 dakika sonra ise 1 Kasım 2016 09:40’ta kızım, Melissam kucağımdaydı. Böylece ten tene ilk temasımız sağlanmış oldu. Ağlayan bebek benim sesimi duyduğunda susup beni dinliyordu. Hemen tanımıştı annesini canım yavrum. Sonra uykuya dalıyordu. Ağladığında tekrar onunla konuşuyordum ve tekrar susuyordu. Ben ise gözlerimi ondan alamıyordum. Kaşına gözüne bakıp onu tanımaya çalışıyordum. Sonra alıp yan tarafta kontrolleri yapıldı. Ardından tekrar kucağıma verdiler.

Doğum esnasında gerçekten de doktorun dediği gibi gram acı hissetmemiştim. Sonradan öğrendiğime göre uyguladığı işlemin adı ‘Pudendal Block’ imiş. Doktoruma bunun için ne kadar teşekkür etsem az. Böyle bir yöntemi ne duymuştum ne de doğumdan önce konuşmuştuk. Planımız hep epidural uygulanacağı yönündeydi. Ama kendisi 2 ayda beni o kadar iyi tanımıştı ki, o kısa zamanda bana en çok uyacak çözümü uygulamıştı.

Doğum yaptığım yatağın üzerinde bebeğimle ten tene temas halinde rehabilitasyon odasına götürdüler bizi. Burada bir saat kadar kaldık. Bebeği nasıl emzirmem gerektiğini vs gösterdiler. Beni rahatsız eden tek bir nokta olmuştu. Rehabilitasyon odasındayken, daha bebeğimi kucağıma alalı yarım saat olmamışken, bir görevli gelip doğum ücretini tahsil etmek istedi. Biz de hemen ödemeyi yaptık. Bu kadar acele etmeleri gereken bir durum yoktu bence. Sonradan doktoruma söylediğimde bu uygulamaya o da şaşırdı ve böyle bir şey yapmamaları gerekiyordu dedi. Bu arada bir tanecik Ebrucum bizi ziyarete gelmişti. Gelirken de çay demlemiş, çikolatalar getirmişti. Hatta kendi ördüğü bir lizözü de getirmişti. Böylece gurbet elde ziyaretçisiz de, lizözsüz de kalmamıştım J

Daha sonra odamıza geçtik. En çok rahat ettiğim konulardan biri bebeğimin hiç gözümün önünden ayrılmamasıydı. Hiç bir şekilde bakım, kontrol vs için başka bir odaya alınmadı. Diğeri ise hiç yatak değiştirmememdi. İlk hastaneye girip sancı çekmeye başladığım yatakta doğumu yaptım, rahabilitasyon odasında da bu yataktaydım. Sadece en son odaya geçtiğimde yatağım değişti. Böylece o yataktan in bu yatağa çık derdim de olmadı.

Bizimle ilgilenen tüm hemşireler çok güleryüzlü ve yardımseverlerdi. Odaya geçtikten sonra da devamlı ilgilendiler. Sık sık odaya gelip kontrol ediyorlardı. Hatta ikinci gün hemşire ve doktor ziyaretlerinden boş kalamaz olduk. Bu arada bebek kaçırılma olaylarına karşı bir önlem olarak bebeğin göbek kordonuna bir alarm takıyorlar.

İkinci gün bir hemşire gelip işitme testini yaptı, ardından başka bir hemşire gelip bebeğin banyosunu yaptırdı. Bebeği banyo yaptırdıktan sonra da çıplak halde kucağıma verdiler ve ten tene temas halinde vücut ısımla bebeğimi ısıtmamı söylediler. Ardından doktorum Jonathan Azizzadeh’nin ayarladığı çocuk doktoru gelip Melissa’nın kontrollerini yaptı. Bu doktor da muayene ücreti olan 150 $’ı odada tahsil etti bizden. Çıkış zamanı da bir hemşire gelip bebek bakımı ve olası yenidoğan hastalıklarına karşı bizi bilgilendirdi. Bu bilgileri içeren dokümanların bir kopyasını bize verdi ve imzamı aldı.

Hastanede kaldığımız ilk gece doktorumuzun muayenehanesinde çalışanlar bizi ziyarete gelmişti. Amerika’da kimsemiz olmadığı için bu yaptıkları çok büyük bir incelikti bize göre. Sanmıyorum ki her doğum yapan hastalarını mesai bitimi ziyaret etsinler. Kendimizi yalnız hissetmemizi istememişlerdi. Derken doktorumuz da ziyeretimize geldi. Bu ziyaret de yapılması zorunlu olmayan tamamen dostane ilişkilerden kaynaklanan bir ziyaretti. Gelirken bize yemek de getirmişti. Yemek getirmesinin nedeni ise hastanenin sadece doğum yapan anneye yemek vermesi. Refakatçıya yemek vermiyor. Hastanenin kafeteryası saat 5’te kapanıyor ve etrafta yiyecek alabilecek hiç bir yer yok. Hatta çayı kahveyi bile sadece acil servisteki otomattan alabiliyorsunuz. Bu nedenle sevgili doktorum annemi düşünerek ona akşam yemeği getirmiş. Ama biz yemekleri getiren kadından 6 $’lık ücret karşılığında anneme de yemek almıştık.

Hastaneden ayrılırken de bebeğinizi kucağınıza alıp yürüyerek çıkamıyorsunuz. Sizi bir tekerlekli sandalyeye oturtuyorlar ve bebeğinizi kucağınıza veriyorlar. Size arabaya binene kadar eşlik ediyorlar. Bebek araba koltuğunun mutlaka yanınızda bulunması gerekiyor. Eğer sizde yoksa hastane bir tane hediye ediyor. Ama bizim araba koltuğumuz olduğu için onun yerine Kidsland isimli bebek mağazasında kullanabileceğimiz 40 $’lık hediye çeki verdiler.

Hastanede yapılan bebek muayenesinden bir hafta sonra bebeği çocuk doktorunun muayenehanesine kontrole götürüyorsunuz. Orada hemen bebeğinizi ücretsiz sigortalıyorlar. Çünkü Obama Care diye bilinen yasaya göre her bebek doğar doğmaz özel sağlık sigortası yaptırılana kadar belli bir süre (ne kadar bilmiyorum ama bizim dönüşümüze kadar yetti) devlet tarafından sigortalanıyor. Muayeneye gittiğimizde sigortamız olup olmadığını sordular ve yok deyince bize bir form verdiler. Sigorta için bu formu doldurmanız yeterli. Tüm işlemleri onlar yapıyorlar. Böylece bebekle ilgili hiç bir şeye para ödemiyorsunuz. Biz ilki hastanede olmak üzere, doğumdan bir hafta sonra ve yolculuğa çıkmadan önce, toplam üç defa muayene ettirdik Melissa’yı. Bunlardan sadece ilkine ücret ödedik.
Son olarak hastaneden çıkarken Türkiye’de ihtiyacımız olursa diye hastanenin evrak (medical records) bölümüne gidip tüm evrakların birer kopyasını aldık. Size de faydalı olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder